İçeriğe geç

Göreme de kimler yaşadı ?

Öğrenmenin Dönüştürücü Gücü ve Göreme’nin Sessiz Öğretmenliği

Bir eğitimci olarak her gün sınıfta, insanın öğrenme yolculuğunun ne kadar derin, dönüştürücü ve duygusal bir süreç olduğunu yeniden keşfediyorum. Öğrenmek yalnızca bilgi edinmek değildir; geçmişle bağ kurmak, anlam üretmek ve geleceğe dair yeni yollar çizmektir. Bu bağlamda, Göreme gibi bir yer yalnızca bir coğrafi mekân değil, insanlığın öğrenme, uyum sağlama ve yeniden inşa etme becerisinin canlı bir simgesidir. Göreme’de kimlerin yaşadığına bakmak, aslında insanın nasıl öğrendiğini, nasıl öğrettiğini ve nasıl birlikte dönüştüğünü anlamaktır.

Göreme’nin Sessiz Tanıkları: Tarih Boyunca Yaşam

Hititlerden Bizans’a: Çok Katmanlı Öğrenmenin Coğrafyası

Göreme, Anadolu’nun kalbinde, Kapadokya’nın yumuşak tüf kayaları arasında yer alır. Bu bölge binlerce yıl boyunca pek çok uygarlığın yaşam alanı olmuştur. Hititler, Persler, Romalılar, Bizanslılar ve sonrasında Osmanlılar… Her biri Göreme’ye bir bilgi, bir iz, bir öğrenme biçimi bırakmıştır. Hititler kayaları oyup ilk barınakları oluşturduğunda, insanın doğadan öğrenme becerisini görürüz. Bizanslılar kaya kiliseleri ve fresklerle inançlarını anlatırken, öğrenmenin sanatsal bir ifade biçimine dönüşümüne tanıklık ederiz.

Burada yaşayan her topluluk, doğa koşullarını, inançlarını ve kültürlerini eğitici bir kaynak gibi kullanmıştır. Öğrenme sadece bir bireysel süreç değil, toplumun kendini var etme biçimi haline gelmiştir. Bu yüzden Göreme’nin kaya duvarlarında yalnızca tarih değil, pedagojik bir miras da saklıdır.

Gizlenmiş Okullar: Mağaralarda Bilgi, İnanç ve Direniş

Bizans döneminde, Göreme mağaraları yalnızca ibadet yeri değil, aynı zamanda birer “öğrenme mekânı”ydı. Rahipler burada teoloji, ikonografi ve dil üzerine çalışmalar yapar; öğrencilerle küçük topluluklar halinde bilgi paylaşımı gerçekleştirirdi. Bugün bu süreç, çağdaş eğitimde “deneyimsel öğrenme” olarak adlandırılır. Bilginin doğrudan yaşantı yoluyla edinilmesi, Göreme’nin kayalık sınıflarında yüzlerce yıl önce uygulanmıştı.

Bu yeraltı dünyasında öğrenme gizlilik, dayanışma ve içsel keşif gerektiriyordu. Bu yönüyle Göreme’deki yaşam, Paulo Freire’nin “özgürleştirici eğitim” anlayışına benzeyen bir derinlik taşır: Öğrenmek, baskıdan kurtulmanın, varoluşun farkına varmanın bir yolu haline gelir.

Pedagojik Açıdan Göreme: Öğrenmenin Toplumsal Yansımaları

Yaparak Öğrenme: Doğadan Gelen Eğitim

Göreme’de yaşayan halk, doğayla bütünleşik bir öğrenme biçimi geliştirmiştir. Tarım, el sanatları, taş işçiliği gibi beceriler nesilden nesile aktarılırken “usta-çırak” ilişkisi, Vygotsky’nin “yakınsak gelişim alanı” teorisini hatırlatır. Yani bilgi, sosyal etkileşim yoluyla gelişir.

Bugünün eğitim dünyasında sıkça konuşulan “aktif öğrenme” ya da “yaşam boyu öğrenme” kavramları, Göreme halkının gündelik yaşamında somut karşılık bulmuştur. Her mağara, her kaya oyuğu bir öğrenme alanına dönüşmüş, bilginin merkezden değil yaşamın içinden üretildiği bir kültür doğmuştur.

Toplumsal Öğrenme ve Birlikte Var Olma

Göreme’nin çok kültürlü yapısı, topluluklar arası etkileşimin öğretici gücünü gösterir. Farklı inanç ve dillerin bir arada var olduğu dönemlerde bile, insanlar birbirlerinden öğrenmiş, uyum sağlamış ve birlikte yaşamı sürdürmüştür. Bu, Bandura’nın “sosyal öğrenme teorisi”nin en eski örneklerinden biri sayılabilir: İnsanlar birbirini gözlemleyerek öğrenmiş, ortak bir kültürel hafıza oluşturmuştur.

Bugün eğitimde empati, kültürel farkındalık ve işbirlikçi öğrenme vurgusu yapılırken, Göreme bu değerlerin tarihsel kökenlerini fısıldar. Her taş, bir öğretmen gibidir; sabırla gözlemleyenlere, birlikte yaşamanın inceliklerini öğretir.

Göreme’den Günümüze: Öğrenmenin İzini Sürmek

Modern Eğitim İçin Eski Dersler

Göreme’nin binlerce yıllık yaşamı bize, öğrenmenin yalnızca okullarda gerçekleşmediğini; her yaşam alanının bir “öğretmen” olabileceğini hatırlatır. Bugün dijital çağda bile bu felsefe geçerlidir: Öğrenme, bağlam içinde ve deneyimle anlam kazanır. Eğitimciler için Göreme, sürdürülebilir bir pedagojinin, doğa ve tarih ile bütünleşmiş bir öğrenme anlayışının sembolüdür.

Düşün: Senin Öğrenme Mağaran Neresi?

Göreme’nin kayalık duvarlarında yankılanan bu sessiz bilgi, her birimize şu soruyu sordurur:

– Öğrenmeyi yalnızca sınıf duvarlarıyla mı sınırlıyoruz?

– Kendi içsel mağaramızda hangi bilgileri yeniden keşfediyoruz?

– Öğrenme senin için bir uyum süreci mi, yoksa bir direniş biçimi mi?

Göreme, bize bir ders verir: Öğrenmek yalnızca bilmek değil, anlamlandırmaktır. Ve anlam, tıpkı Kapadokya’nın taşları gibi, sabırla oyularak ortaya çıkar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort
Sitemap
ilbet girişsplash